Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivitede Psikiyatrik Bozukluklar

çocuklarda ve yetişkinlerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tedavisi ankara

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), çocuklarda ve ergenlerde yaygın bir nörogelişimsel bozukluktur. Bu bozukluk, dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik gibi belirtiler verir. DEHB’nin belirtileri genellikle çocukluk döneminde başlar. Ayrıca yetişkinlikte ortaya çıkması da mümkündür. DSM-5’e göre, DEHB tanısı için 6 belirtinin en az 2 farklı sosyal ortamda ve 6 ay boyunca devam etmesi gerekmektedir.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu sık karşılaşılan bir bozukluktur ve tedavi edilmediğinde psikiyatrik ve sosyal bozukluklara yol açar. Üstelik kalıcı olup okul öncesi dönemden erişkinliğe dek gelişimsel farklılıklarla devam eder. Bu nedenle çocuk ve ergen psikiyatrisinin en önemli bozukluklarından biridir. (Öncü ve Şenol, 2002)

DEHB’nin nedeni tam olarak bilinmese de genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi bu konuda önemli bir rol oynar. Tedavi edilmediğinde DEHB çocukların akademik başarısını ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle, DEHB’li çocukların erken tanınması ve uygun tedavi alması gerekir. Yapılan tüm araştırmalara rağmen DEHB’nin halen etiyolojisi tam olarak anlaşılamamıştır. Fakat kesin olan şu ki DEHB; dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileriyle seyreden nörogelişimsel bir bozukluktur.

DSM-5’e (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, 5th edition) göre çocuk ve ergenlerde dikkat eksikliği ve/veya aşırı hareketlilik/dürtüsellik, en az 2 farklı sosyal ortamda yaygın şekilde gözlenmelidir. Ayrıca en az 6 ay süreyle gelişim düzeyiyle uyumsuz şekilde devam etmesi önemli bir kriterdir. İşlevselliği bozması ve bu belirtilerin 12 yaşından önce başlaması da tanı koymada bir diğer kriterdir. 17 yaş ve sonrasındaki başvurularda ise belirti sayısının herhangi bir alanda en az 5 olması gerekir. DEHB sorununun okul çağındaki çocuklarda %5-10 oranında görüldüğü de bilinmektedir. (Biederman, 2005)

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğuna Eşlik Eden Psikiyatrik Bozukluklar

DEHB genellikle diğer psikiyatrik bozukluklarla birlikte ortaya çıkar. Konuyla ilgili yapılan çalışmalara göre DEHB teşhisi olan çocuk ve ergenlerde çeşitli ek psikiyatrik bozukluklar mevcuttur. Bu bozukluklar, tedavinin seyrini ve yanıtını etkiler. Ayrıca yaşam kalitesini düşürür. DEHB olan çocukların yarısından fazlasında en az bir diğer psikiyatrik bozukluk söz konusudur. (Öncü ve Şenol, 2002)

En sık eşlik eden bozukluklardan biri, karşı gelme ve davranım bozukluğudur. Ayrıca anksiyete ve duygu durum bozuklukları, tik bozuklukları, öğrenme bozuklukları ve madde kullanım bozuklukları da eşlik eden bozukluklar arasında yer alır. Bu bozukluklar, DEHB’nin seyrini ve tedavi yanıtını doğrudan etkiler.

Karşı Gelme ve Davranım Bozukluğu (KOB)

DEHB’li çocuklarda sıkça görülen bir eşlik eden bozukluktur. KOB kısaca, çocuğun kurallara uymak istememesi, ebeveynlerine karşı gelmesi veya çevresine uyumsuz davranışlar sergilemesidir. DEHB ile birlikte KOB olan çocuklarda tedavi stratejileri daha karmaşık hale gelir.

KOB nedeniyle çocuk veya ergen, ebeveynlerine karşı gelerek negatif davranışlar sergiler. Hatta bu konuda inatlaşır. Yıkıcı davranım bozuklukları DEHB’e en sık eşlik eden bozukluklardandır. KOB’un çocuklarda %46, ergenlerde %33 oranında, davranım bozukluğunun ise çocuklarda %25, ergenlerde %42 oranında DEHB’e eşlik ettiği bildirilmektedir. (Biederman, 1998)

Anksiyete ve Duygu Durum Bozuklukları

DEHB’nin diğer sık görülen eşlik eden bozuklukları arasında anksiyete ve duygu durum bozuklukları yer alır. Nitekim kaygı kısaca, bireyin endişeli düşüncelerinin beraberinde getirdiği gerginlik hissidir. Bu hisle birlikte fizyolojik olarak kan basıncı artar. Kaygılı birey, endişe veren düşüncelerinin artışını baskılayamaz. Kaygı bozukluğunu ifade eden anksiyete nedeniyle bireyde yoğun endişe duygusu oluşur. Bireyin konsantrasyonu zorlaşır, iştahı azalır, uyku sorunları artar.

Kaygı, DEHB’li çocuklarda sıklıkla görülen bir belirtidir ve tedavi sürecini karmaşıklaştırır. Duygu durum bozuklukları da DEHB’nin seyrini etkiler. Ayrıca çocuğun yaşam kalitesini düşürür. Çocuklarda kaygı bozukluğu genellikle bedensel semptomlarla kendini gösterir. Örneğin gastrointestinal sorunlar (sindirim problemi, karın ağrısı, kabızlık vb.) bunlardan önemli bir kısmını oluşturur. Ayrıca kalp çarpıntısı, yorgunluk, terleme, nefes alıp vermede değişim, kendini sıkma gibi semptomlar oluşur.

Bedensel semptomların yanı sıra düşünce, duygu ve davranışlarda da farklılıklar gözlenir. Geçmiş, bugün veya gelecekle ilgili kaygı uyandırıcı düşünceler davranışlarına yansır. Örneğin okula gitmek istememe, sosyal etkinliklere katılma konusunda isteksizlik bunlardan birkaçıdır. Ayrıca yaşıyla uyumlu şekilde ondan beklenen davranışlar yerine evde kalmayı tercih etme önemli bir belirtidir. Dahası, kaygı belirtilerini çocuklar çok farklı şekilde gösterir. Örneğin saç çekme (trikotilomani), tırnak yeme, dudak/yanak içini ısırma, diş sıkma, yüz yolma gibi tepkiler bedenle ilişkili davranışsal tepkilerdir.

Bu çerçevede DEHB tanısı konulan çocuklarda karşı olma-karşıt gelme bozukluğundan sonra en yaygın eş tanı kaygı bozuklukları tanısıdır. Klinik ve epidemiyolojik çalışmaların sonuçlarına göre DEHB ve kaygı bozuklukları arasında tutarlı ve çift yönlü bir ilişki vardır. DEHB varlığında kaygı bozuklukları oranı, kaygı bozuklukları varlığında ise DEHB oranı artmaktadır. Ki bu da iki bozukluk arasında geçiş olduğuna işaret etmektedir. (Gökçe, Ayaz, Arman, Kayan, 2015)

Tik Bozuklukları

Tik bozuklukları da DEHB ile birlikte sıkça görülen eşlik eden bozukluklardandır. Tikler, ani ve tekrarlayıcı hareketler veya sesler şeklinde ortaya çıkar. DEHB’li çocuklarda tik bozuklukları sıklıkla gözlenir ve tedavi gerektirir. Bunlar her yaşta oluşmakla birlikte en çok ilkokul yaşlarında ve ergenlerde ortaya çıkar. Bu yaşlardaki tikli çocuk oranı yaklaşık %20-30 arasındadır. Temel belirtinin sesli ve/veya motor tikler olduğu hastalıklara tik bozuklukları veya Tourette Sendromu (TS) denir.

Tik bozuklukları genellikle 11 yaş altında başlar. Birçok motor ve en az bir sesli tikten oluşur. Farklı tikler sıklıkla ve farklı zamanlarda ortaya çıkar. Ancak gün içindeki tik sayısı fazladır. TS’lu bazı hastalarda küfürlü ifadeleri kullanma durumu (koprolali) çocuğu sosyal açıdan zorda bırakır. TS’lu çocuklar arasında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile agresif davranışlar oldukça yaygındır. Ayrıca yüksek kaygı düzeyi, duygu bozukluğu ve takıntılı düşünce ya da davranışlar da mevcuttur. Üstelik kimi zaman kendine zarar verme şeklindeki davranış bozuklukları da görülür.

Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB)

Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) da DEHB ile birlikte görülen bozukluklardandır. OKB, bastırılamayan düşünceler (obsesyon) ve bastırılamayan davranışlar (kompulsiyon) şeklinde ortaya çıkar. OKB’nin DEHB’li çocuklarda sıklıkla görülmesi, tedavi planının karmaşıklığını artırır. Kişinin bastırmaya çalıştığı düşünceler, dürtüler veya imgeler obsesyon haline gelir. Kompulsiyon ise bunları azaltmak için irade dışında bulunduğu baskılayamadığı davranışlardır.

OKB aslında genetik faktörlerin önemli bir rol oynadığı kronik ruhsal bir bozukluktur. Ayrıca OKB sıklığı ergenlik öncesinde erkek çocuklarda daha yüksektir. Ergenlikte erkek ve kızlarda görülme oranı eşitlenir. Ergenlik sonrasında ise kızlarda yaygın şekilde ortaya çıkar. (Jones, Biederman, Geller, Park, 1988)

Çocukluk çağı başlangıçlı dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, tik bozukluklarıyla daha çok birliktelik gösterir. Ergenlik sürecinde veya ardından başlayan OKB ise depresyon ve anksiyete bozukluklarıyla birlikte ilerler. (Mancebo, et al., 2008) Çeşitli araştırmalara göre OKB’ye en sık eşlik eden tanılar DEHB (%34-51), major depresyon (%33-39), tik bozukluğu (%26), özgül gelişimsel güçlükler (%24), tik bozuklukları (%18-25), karşı gelme bozukluğu (%17-51) ve aşırı anksiyete bozukluğu (%16) şeklindedir. ( Karaman, Durukan, Erdem, 2011)

Disleksi

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun bir diğer sık görülen eşlik eden bozukluğu disleksidir. Nitekim disleksi kısaca, öğrenme güçlüğü olarak tanımlanır ve DEHB’li çocuklarda daha yaygındır. Bu durum, DEHB’li çocukların akademik başarılarını olumsuz etkiler.

Disleksi aslında bilinenin aksine, zeka geriliği görülmeyen, yani ortalama zekaya ve uygun ortama sahip insanlarda oluşan öğrenme güçlüğüdür. Disleksi toplumda yaygın bir bozukluk olmakla birlikte, çalışmalar DEHB ve disleksi birlikteliğinin yaygın olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle çocuklarda bu birliktelik daha fazladır.

DEHB ve disleksi, klinik görünüm açısından pek çok benzer yan taşımaktadır. Bu nedenle klinik olarak ayırt edilmeleri oldukça zordur. Hatta disleksinin hafif formları zaman zaman gözden kaçar. Fakat ayırt edici yönlerinden en önemlisi şudur. Disleksiye özgü farklı eğitim teknikleri ve tedavi seçenekleri vardır. Üstelik dislekside erken müdahale ve disleksiye özgü eğitim, tedavinin başarısı açısından çok önemlidir. Bu nedenle ders başarısızlığı başvurularında buna özellikle dikkat etmek gerekir. Bu durum, disleksiye özgü eğitim olanakları ile erken müdahale açısından kritik önemdedir. (Hökelekli, Çak, Kültür, 2020)

Madde Kullanım Bozuklukları

Son olarak, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerde madde kullanım bozuklukları görülme olasılığı da vardır. DEHB’li çocukların madde kullanma riski, diğer çocuklara göre daha yüksektir. Bu nedenle, DEHB’li çocukların madde kullanmaları konusunda dikkatli olunmalı ve gerektiğinde destek sağlanmalıdır.

Madde kullanım bozukluğu, 12 aylık süreç içinde bireyde klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da işlevsellikte düşüşe yol açan madde kullanım örüntüsüdür. Bu sorunu yaşayan bireylerde yoksunluk krizleri veya benzeri psikolojik rahatsızlıklar oluşur. DSM-5’te alkol madde kullanımıyla ilgili bozukluklar hakkında en göze çarpan değişiklik, bağımlılık bozuklukları olarak yeni oluşturulan kategoridir. Eş tanı saptanmamış DEHB’li çocuklarla karşılaştırıldığında ise durum şudur. Davranım bozukluğu eş tanısı olanların babalarında madde kötüye kullanım oranı yüksektir. Çocukluklarında davranım bozukluğu olan ebeveynlerde ise antisosyal kişilik bozukluğu daha yaygındır.

Tedavi ve Yaşam Kalitesini Artırmak

DEHB, çocukların ve ailelerinin yaşamlarını derinden etkileyen önemli bir bozukluktur. Bu nedenle, DEHB’nin tanınması, erken müdahale ve uygun tedavi son derece önemlidir. Nitekim DEHB hem çocuğu hem de ebeveynleri etkileyen bir bozukluktur. DEHB’li çocuğa yaklaşımda ebeveynlerin psikopatolojilerinin incelenmesi ve tedavi edilmesi çocuğun tedavisinde olumlu rol oynar. Ayrıca, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda sıkça görülen eşlik eden bozuklukların tanınması ve tedavi planına dahil edilmesi de gereklidir. Bu sayede yaşam kaliteleri ve tedavi başarıları artar.

Kaynakça

Biederman, J. (1998). Diagnostic continuity between child and adolescent ADHD: findings from a longitudinal clinical sample. National Library of Medicine.
Biederman, J. (2005). Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder: A Selective Overview. Science Direct, 15-20.
Coşkun, M., Kaya, İ. (2015). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Diğer Komorbid Durumlar. Türkiye Klinikleri, 68-76.
Gökçe, S., Ayaz, A. B., Arman, A. R., Kayan, E. (2015). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ile Kaygı Belirtileri İlişkisi. Düşünen Adam The Journal of Psychiatry and Neurological Sciences.
Hökelekli, F., Çak, T., Kültür, E. (2020). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Eşlik Eden Disleksi. Türkiye Çocuk Hastalıkları Dergisi, 302-309.
Jones, J., Biederman, J., Geller, D., Park, K. (1988). Is Juvenile Obsessive‐Compulsive Disorder a Developmental Subtype of the Disorder? A Review of the Pediatric Literature. Journal of the American Academy of Child Adolescent Psychiatry, 420-427.
Karaman, D., Durukan, İ., Erdem, M. (2011). Çocukluk Çağı Başlangıçlı Obsesif Kompulsif Bozukluk. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry, 278-295.
Mancebo, M., Garcia, A., Pinto, A., Freeman, J., Przeworski, A., Stout, R., Rasmussen, S. (2008). OCD: Clinical features in children, adolescents and adults. Acta Psychiatr Scand, 149-159.
Öncü, B., Şenol, S. (2002). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun Etiyolojisi: Bütüncül Yaklaşım. Klinik Psikiyatri Dergisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

× Nasıl yardımcı olabilirim?